18 Haziran 2010 Cuma



















lise yıllarından 4 farklı yaşanmış hikaye.. biri benden, 3'ü arkadaşlardan..

izmir'in meşhur anadolu liselerinden biri.. sınıf camları pimapen.. pimapen camlar'da 2 bölmelidir, yani 2 cam arasında boşluk vardır, ses geçirmesin, yalıtsın diye. bu haylazlar nasıl kırmışlarsa camın üst tarafındaki plastiği kırıp, 2 cam bölme arasındaki incecik alana su doldurup içine balık atıyorlar.. derste sıkılınca izleriz, akvaryum hesabı..

hikaye kadıköy anadolu lisesi'nden.. sınıf kapılarının üst kısımları cam.. eski usul.. yani kapı tahta, ama kapının en üst kısmında dikdörtgen bir alan camdan.. 4-5 kişi bir arkadaşlarını enlemesine ellerinin üzerine alıp, millet dersteyken uçuruyorlar kapının önünden süpermen tadında.. sınıftakiler altta çocuğu taşıyanı görmedikleri için, üniformalı uçan bir lise öğrencisi görüyorlar ders esnadında.. şok üstüne şok.. ; )

birbirine benzer 2 hikaye sabancı al ve dkal'dan.. sabancıda arka sıra tayfası kurban seçtikleri bir elemanı gerek bacaklarından gerek kollarından tutup, tuvalete götürüyorlarmış.. "seni sünnet edicez" nidaları eşliğinde.. ; )

dkal'da da "mokoko" vardı.. tenefüste sınıfa giren yabancı çocuğun üstüne kapı kapatılır, dışarı çıkması engellenir.. sınıf afrika kabilesi tadında "mokoko, mokoko, beyaz götü avuçla" diye bağırmaya başlar ve çocuk pandik manyağı yapılır.. en komiği siz o sınıfının önünden sakin sakin geçerken mokokoya uğramış çocuğun ağlamaklı, olabildiğine nervous şekilde kendini sınıfın dışına atması, göz göze gelme anıdır.. ah be mokoko.. ; )

17 Haziran 2010 Perşembe


kollayıp, gözetene yakın olmak umuduyla..

11 Haziran 2010 Cuma


















kendini saklıyorsan, dönüşmen gereken şeye dönüşmekten korkuyorsan, başına gelen şey için kimseyi suçlamamalısın.. insanların egolarıyla lego gibi oynayıp kazandığını düşünüyorsan, yanıldığını anlaman çok uzun sürmeyecek.. sahip olduğuna kimse sahip değil diye sende sahip değilmiş rolü yapıyorsan, nankörlüğünün ve korkaklığının bedelini ödeyeceksin.. korkuyorsan, kendine ihanet ediyorsan, bedelini ödeyeceksin.. haklı bir bedel olacak bu.. nutuk gibi oldu.. ama yüze atılan jilet izi tadında dursun blog'da.. ; )













uçak düştü...

7 Haziran 2010 Pazartesi














seninle ihtiyacımız olan şey, ne birbirimize kur yapmak, ne sahte gülücükler atmak, ne bakışmak, ne günaydın demek, ne de her defasında sessizliği bozmak için topik açmaya yeltenmek.. kettle'a olması gerekenden biraz fazla su koymak ve mutfakta bardakların önünde geçirilecek 4 sessiz dakika yeterli bizim için.. ego savaşlarının yaşanmadığı bir 4 dakika.. sessizliği bozmak için bize bir sebepsizlik yaratan kettle'a yaşam boyu dua edebiliriz sonra.. başka türlü olmayacak bu iş..

http://fizy.com/#s/1byt3j

5 Haziran 2010 Cumartesi


tamamen kontrolüm dışında olan kararların tam ortasındayım.. türbülanstaki bir uçaktan inememek gibi.. kararı ben değil hava koşulları ve pilot verecek.. uyutulup, 4 gün sonra uyandırılmaya derin ihtiyaç var..

28 Mayıs 2010 Cuma




















rüyasında, ofisteki mutfağa gidip çay alan, daha sonra kahve almak istediğini hatırlayıp "undo" yardımıyla hareketini geri alıp kahve içen bir arkadaşla konuştum öğle yemeğinde.. önerim, içerisinde kesinlikle i yada ş geçmeyen bir otelde 8 gün inzivaya çekilmesi oldu.. ; )

23 Mayıs 2010 Pazar


















dün bir ip geçirmiş boynuma
yakalamış sımsıkı
ardımdan sesleniyor
sen hiç bırakma bizi..

dünü dinle
unutma sakın
onu çözmek zorundasın

yarın ellerimden tutmuş
koşuyoruz ardarda
yollar yollar boyunca
hep bulutlara doğru..

yarını dinle
unutma sakın
onu görmek zorundasın

bugün omuzuma çökmüş
sevimli ama çok ağır
tepemden bağırıyor
en güzel an budur..

bugünü dinle
unutma sakın
onu yaşamak zorundasın









biri gelip bana insanüstü özellikler vereceğini söylese neleri isterdim diye düşündüm dün gece.. zamanı durdurabilmek, zamanı geri alabilmek, zamanda yolculuk yapabilmek şeklinde bitirdim monoloğu.. özdemir asaf tamamlasın ara pasını..

ömür dediğin bir gündür o gün de bugündür..

22 Mayıs 2010 Cumartesi


















kıyafetlerini tahmin edebiliyorum dedim.. nasılmış dedi.. topuklu & mini etek kombinasyonunu piksel piksel çizdim kafamda dedim, mini eteği ıskaladın ama evimde 1 düzine topuklum var dedi.. görebilir miyim dedim, belki dedi.. onları göreceğim o denli belliki.. ama bu kaçıp kovalama evresi için yaşıyorum, bunu sende biliyorsun..

















" santini önümde diz çöküp özür dilemedikçe, milli takıma dönme konusunu düşünmeyeceğim bile. tekrarlıyorum, santini önce önümde çömelip af dileyecek, ondan sonra ben 'bakalım' diyeceğim.. "













































































bak işte geldi yine hedef.. 490 TL'den başlayan fiyatlar + vize yok.. biraz ets tur tadında oldu ama casablanca hengameden kaçmak için iyi bir alternatif ;)


















seninle öyle bir bütünleşesim varki, üzerimden ameliyatla çıkarsınlar













spor salonunda 1 ay içerisinde 6 kiloluk dambılı, 8 kiloya çıkarınca bel fıtığına davetiye göndermiş olduk, sağ olsun geri çevirmedi.. yalnız mr cihazı büyük sıkıntı.. kontrolün tamamıyla bir başkasında olması, kendi çabanla ordan çıkamıyacağını bilmek sıkıntı.. makine sesleri sıkıntının soundtracki ; ) 9 dakika, çaresiz bir homo saipens olduğum gerçeğini tekrar yüzüme vurdu.. herşeyin kontrolünü isteyen varlıklarız, seviyoruz yarı tanrı rolünü ama senaryo izin vermiyor














geçenlerde bir arkadaşım kanada'dan geldi. istiklalde buluştum iş çıkışı.. hayri'nin yerinde yenen kuzu şiş, plaza - avm hattının bok gibi makarnalarına ödenen servet sonrası ilaç gibi geldi.. eleman ordaki marijuana deneyimini anlattı, paylaşayım.

sudi arabi, danimarkalı, japon vs. gençlerin olduğu dünya karması tadındaki ev partisinde bu meleti sarmışlar. herkes arasında döndüre dursun, bizim çocuk 4 fırt alıyor ard arda.. "bir 10 dakika içerisinde nabzım 200'e çıktı koray" dedi.. duvarlar üstüme gelmeye başladı, 1,5 saat titredim diye devam etti.. orda kafasına takılan soru enteresan.. hap falan içsem hastaneye giderim midemi yıkarlar, bunu ciğerlerime çektim ne yapabilirlerki diye düşünüp iyice bitirmiş kendini..

200 nabızla titreye titreye uyuya kalmış, arada brezilyalı kızların gelip onu kontrol ettiğini söylemeden geçmiyor çakal.. ;)

aman derim, uzak durulmalı

13 Mayıs 2010 Perşembe














seni özlemiyorum dersem, yalan söylemiş olurum..

davranışların nedeni enteresan.. bilinçaltı enteresan.. buzdağının görünmeyen kısmı..

new york'da aynı sokakta komşu 2 makarnacıdan birinde oturacak yer bulunamazken, hemen karşısındaki sinek avlıyormuş. ürün kaliteleri neredeyse aynı, fiyatlar birbirine yakın, bu denli uçurum oluşması için hiçbir sebep yok.. şeytanın aklına gelmez derler ya hani.. bu bizim ihya olan makarnacının tabelasında gizliden bir çıplak kadın figürü varmış.. ilk bakışta kesinlikle anlayamayacağın ama bi 4 dakika kitlenirsen çözebileceğin cinsten.. kanın kokusunu alan köpek balığı misali erkek müşteriler üşüşüyor, bildiğin mind trick..

benzer hikaye tv'de izlediğimiz bütün filmler, diziler vs. ile alakalı.. 10 saniyelik bir görüntü için 1000'lerce kare resim yan yana gelir ya hani.. heh işte.. bu bizim uyanık markalar, bu 100 resimden bir tanesini alıyor, markasının reklamını koyuyor.. tabi resimler hızla aktığı için, göz o resmi algılayamıyor, ama beyin direk yazıyor.. o yüzden film arasında canın durduk yere magnum çekiyorsa, ben bi kola kapıyım diyorsan, birileri muhtemelen seninle oyun oynuyor..













"ayaklarım 35 numara"dan girdi, "yarın çekimim var vamp olmalıyım"dan çıktı, "parfümün çok güzel markası ne"yi bonus yaptı.. ama yok usta, ben sorunlu adamım illa surat asıcak karşıdaki hatun, illa demoralize olacak günde 13 kere.. o zaman soluğu çiçek sepetinde alıyorum direk.. ; ) bu kadar kolay oldu mu, insan bir afallıyor, brad değilim, tom değilim, bu neyin afrası modunda dolanıyorsun..












acaba diyorum bazen, huzur ara sokaktaki kuru temizlemecide mi, onun akşam üzeri komşusuyla attığı tavlada mı? toz kalkmasın diye ıslattığı sokakta mı yoksa akşam eve dönerken sokak üzeri meyvecisinden aldığı kavunda mı? ortalama insan ömrü 569,000 saat olan ülkemde, hayatın bi 25 yılını eğitimle geri kalanını ise 2*2 meterlik bir masada laptop karşısında, en ufak bir excel hatasının iş akdine gidebileği gerginlikte geçirmek akıllı adam işi değil. sanayi devriminin "size kapak olsun" dediğini duyar gibiyim.. he kapağın arkasından yılda iki kez rixos'ta konaklama çıkıyor.. yersen..

11 Mayıs 2010 Salı













üzerinde hayal kurulan herhangi birşey ile mutlu olunamıyor.. birden bire alınmalı ev, sen zaten o paraya sahip olmalısın.. birden bire hoşlanmalısın ondan, onla çok iyi anlaşabileceğini hayal etmek yerine.. birden bire arkadaş olmalısın, bu adam benim kankam olur demek yerine.. sahip olduğum herşey spontane gelişti hayatımda.. hayal ettiğim hiçbirşeye erişemedim, erişebildiklerim gerçekten istemediklerimmiş.. anı yaşamak önemli, belkide en önemlisi.. coca cola tadında.. anı yaşa.. ; )
























































shutter island takıntılar üzerine kurulu, iyi bir psikolojik gerilim.. defalarca gözümüzün içine sokulan şeyi gene görmememizi sağlayan ve ters köşeyi seven cinsten.. leonardo'nun döktürdüğünü söylememe gerek yok sanırım..

10 Mayıs 2010 Pazartesi













seninle günde takribi 21 kez göz göze gelişimiz dışında, ne zaman aramızdaki köprüleri yıkmaya çalışsam karşılaştığım ve bizi kitleyen duvarın, hiç olmayan ortak arkadaşlarımız, hiç olmayan ortak mekanımız, hiç olmayan ortak konumuz, bize prangalar bağlayan egolarımız ayrıyeten fiziksel olarak yaklaşık 2.7 metrelik bir mesafe var. he birde birşey var, ben seni tanıyorum.. süperman'e dönüşüp hayatlarımızı değiştirmemi bekliyorsan, bir adım at. o zaman ben koşacağım

9 Mayıs 2010 Pazar


hero

bana küçükken dedemle balığa çıktığım günleri hatırlatıyor, her daim ya ya ye koko cambo, yonca evcimik ve back street boys kokuyorsun yeşilköy sahili.. huzur dolusun orası ayrı..

yeşilköy cızbız köfte balkonunda irmik helvasıyle bütünleşirken bir gerçekle tekrar yüzleştim. kadınlar gerçekten enteresan agresifler arabanın içerisindeyken.. resimdeki siyah peugot'un arkasında bir araba duruyor 4'lüleri yanık vaziyette siz göremesenizde.. yolu daralttığı, geçiş açısını kapattığı aşikar ama biraz ustalıkla, küçük bir manevrayla rahatlıkla geçebilirsin.. o daralmış yoldan geçen 3 kadın şöför yeşilköyü inletti korna sesleriyle.. 2 tanesinin ağzını okudum analı bacılı yağıyorlardı.. bela okumalar gırna.. bu neyin bastırılmışıdır usta? artık freud mü ara pasını bırakır, irwin yalom mu tamamlar bilemedim ; )

8 Mayıs 2010 Cumartesi













after laughter comes tears
after your laughter there will be tears

when you’re in love, you’re happy
when your in a arm, you gaze
this doesn’t last always

after your laughter there will be tears

my friends all say, don’t try to hold it in
but i can’t let that guy know how i feel
i’ll try to hold back my, my, my tears
but they keep say

after your laughter oh, oh, oh

i’ll try to hide, hide my sorrows
i wonder can i hold them till tomorrow
maybe ill hold them for a year
but they keep say

after your laughter
now you will see those wet little tears

after your laughter
a little biddy tear will look climb into your eye

kafamda alaska yolundayım bu şarkı eşliğinde. özgürlük 180'i gösteriyor


anksiyete'nin tek kurtuluşu korkularla yüzleşmek.. fear is my ally hesabı.. gençliğinde peder yalnız kalamıyor kesinlikle.. tuvalete dahi anne götürüyor durum o denli.. psikolog psikolog dolaşıyor.. sonunda bir tanesi "sana bir soru soracağım.. nasıl ölmek isterdin?" diyor.. kilidi açan anahtar tadında..

toplulukta konuşmaya korkuyorsan yarın bir panel düzenlemeli 16,000 kişi karşısına çıkmalısın mümkünse..

hastaneden korkuyorsan angaryadan bir iş çıkarmalısın kendine ama yarın orda olmalısın..

trene binemiyorsan, interrail seni bekliyor..

o köpeği sevmelisin..

ölümü düşünmelisin..

o kıza onu ne kadar sevdiğini söylemelisin..

kaçmamalısın..

çok pis evlenme teklif edesim var şu ara ki senaryo hazır.. earth angel soundtrackidir o gecenin.. çocukluğun twin pines mall'u rüyalarında görerek geçiyorsa sevdiğin kadına evlenme teklif ederken semiha yankı'nın çalmasını bekleyemezsin ; ) yarım kalan düzine şey var, gerçekleştirmek istediklerimin takribi %13'ünü gerçekleştirdim ve belki evlilik hayallerin giyotinidir.. ama hayat o denli kısaki hayaller ancak sonsuzda anlamlı bir hal alıyor.. limitin sıfıra gittiğinin farkındayız sanırım..

6 Mayıs 2010 Perşembe


hatunun kız kardeşini baloya bıraktık geçen.. sbs öncesi moral ayağına dersane düzenlemiş bir otelde.. çıkışına gittik almaya, "nasıl geçti" dedim.."çok güzeldi koray abi" dedi.. "çocuklardan biri bana baktı dansa kaldırmak için ama cesaret edemedi.. bende hiç bakmadım o tarafa" dedi.. yani doğanın kanunu o yaşlardan oturuyor.. o yaşlardan atılıyor özgüvenin temelleri.. çocuk biraz cesaretli olsaydı bir çocukluk aşkı doğardı belki, en masumundan.. ama kader cesaretsizi sevmez.. liverpool tribünden gelsin o zaman platonikler için..

"fortune favors the brave.."

plazalardaki atıl işgücünün birbirine pasladığı forward maillerden biri.. bu seferki saçma değil, kulağa küpe..

"kadınlar duyduklarına, erkekler gördüklerine aşık olurlar.. o yüzden kadınlar makyaj yapar, erkekler yalan söyler.."

4 Mayıs 2010 Salı












bir 17 saat bakmalı şu resme aralıksız.. sonra ne istediğini anlayabilirsin

















huzuru içerden gelen elektrikli süpürge sesinde, yemek beklerken açılan aspritörün melodisinde buldum.. anne karnındayken duyduğumuz su sesi tadında.. ecnebiler white noise diyorlar bu seslere.. anne karnındayken duyduğun güveni yeryüzünde hissetme hesabı.. psikolojinin&karakterin %70'i de ana rahminde oluşuyormuş ki kader meselesini bir panelde masaya yatırmak için yeterli bir done ; )


çalışmak hayatın son düzlüğü.. bugün patron 5 yıl içerisinde emekli olup bodrum'da inzivaya çekileceğini söyleyince dank etti.. inzivadan kasıt artık ölümü beklemek, bu dünyadan gitmeyi beklemek.. lise öyle değil, rock star olabileceğini, alaskada yaşayabileceğini düşünebilirsin.. üniversite pringles tadında hızlı hızlı tükettiğin bi 4 yıldan ibaret. ama çalışmak emekliliğe koşmak, hiçliğe koşmak.. 23 yaşından çok fazla uzaklaşmak.. 23 altın oran.. önemli.. ama sen hala bana macro diyorsun patron.. hayat vlookup olmuş sen hala debug'ın peşindesin.. son bi retuş peşindesin..

3 Mayıs 2010 Pazartesi
















if you wouldn't mind i would like it blew
if you wouldn't mind i would like it loose
if you wouldn't care i would like to leave
if you wouldn't mind i would like to breathe

haber sabahtan.. yorumsuz vericektim ali kırca tadında ama 1 çift lafım olacak..

"Deniz, antrenmanda Deivid'in penaltı vuruşu öncesinde Beşiktaş maçında penaltı noktasını kazan Bilica'ya benzer bir hareketle penaltı noktasını kazmaya çalıştı ve tüm takımı kahkahaya boğdu. "

usta gerçek kötüler misiniz, scooby misiniz, doo musunuz? arlanmayı geçtim, bütün takım kahkaya boğuldu ne demek? yakında kale direklerini küçültücez maçlarda, onun beklentisindeyiz taraftar olarak ;)



görüntü nero'nun terasından.. trafikte heba edilen 1,5 saat sonrası güzel hava ve idare eden bir filtre kahve ile avuntu hesabı.. pazar günü bebek, emirgan tarafına gitmeyi düşünüyorsan aman derim usta.. 1 değil 8 kez tart bu fikri kafanda öyle at kendini sokaklara..

2 Mayıs 2010 Pazar


ronaldo günde 2500 şınav çekiyormuş.. 2500'den kasıt hamal gibi aheste ahest çekilen şınav değil.. dakikada 60-70'e ulaşabileceğiniz hızda, minik ama cehennem azabı yaşatan cinsten.. tek bir seferde bu rakama ulaştığını düşünmüyorum ama 250 x 10 ideal sanki.. sonra agility, stamina ikilisi kendiliğinden 18 civarına ulaşıyor.. ama sportmenship hala 5, saçlar hala dudullu ;)

agora meyhanesinde ortaya çıkan agorafobim var.. o şarkı çığırmaya başladı mı, prozac'lar şeker olur.













When you try your best but you don't succeed
When you get what you want but not what you need
When you feel so tired but you can't sleep
Stuck in reverse

And the tears come streaming down your face
When you lose something you cannot replace
When you love someone but it goes to waste
COULD IT BE WORSE?

Lights will guide you home
And ignite your bones
And I will try to fix you

And high up above or down below
When you're too in love to let it go
But if you never try you'll never know
Just what you're worth

Lights will guide you home
And ignite your bones
And I will try to fix you

Tears stream down your face
When you lose something you cannot replace
Tears stream down your face
And I

Tears stream down your face
I promise you I will learn from my mistakes
Tears stream down your face
And I

Lights will guide you home
And ignite your bones
And I will try to fix you.

ofis çıkışı akşam 4.30 suları eleman verdi zehri.. after work party dedi, akaretler dedi.. ortamın nasıl olacağı çok belli kafamda..

çok bakışma, az yaklaşma..
çok umut ver, hep kendini geri çek..
çok beğenil, az beğen..
ulaşılır görün, ulaşılmaz ol..

300-400 kişinin sokağın dışına taştığı, sosyalleşme aşamasında olduğun biriyle gidersen başarıya ulaşabileceğin, ancak tamamıyla sosyalleşme amacıyla gidersen büyük ihtimalle eve boş döneceğin bir yer party'nin özetidir..

içerdeki müzik tinnitusa davet ede dursun, notu b+ olan hatunların derin dekolteleri eşleğinde avucumuzu yalayıp tek ettik geceyi..

paratonerin faydalarını anlatan taksici gecenin bonusudur.. ;)













beyazıta'a, sülaymeniye'ye yolun düşerse ali baba'ya uğramalısın.. 3 TL civarında kuru fasulye yanına az pilav, turşu derken maksimum 8 TL'ye çıkarsın mekandan.. enteresan bir samimiyeti var buranın, mekan sizin derdi bizim gibi öğrencilere buranın sahibi.. paranız olsun olmasın gelin, yiyin hesabı.. mecidiyeköy ve plazaların yapış yapış, samimiyetsiz öğle yemekleri sonrası pasiflora etkisi yaptı bünyeye ali baba.. terapi tadında..

1 Mayıs 2010 Cumartesi


















hareketsiz kalmak en derin yara.. birinin tepkisine göre yaşamamalı, senin tepkine göre şekillenmeli.. sen ne istediğin bilirsen sorun kalmıyor zaten.. nash equilibrium'u tekrardan keşfetmek değil mesele, ama felsefeyi dövme yaptırmalı vücuda, yazmalı aynaya.. hergün görmeli, feyz almalı novalgin niyetine